6.12.09

Cengiz Aktar: Demokrasi fiks mönüdür [sansürlü? otosansürlü? HA]




Cengiz Aktar'ın bu ilginç makalesini önce DurDe! sitesinden okudum. Tanımıyordum. Benim cahilliğim. Kimdir, diye araştırınca Vatan yazarı olduğunu öğrendim. O zaman da bu makalenin gazetede yayınlanıp yayınlanmadığını merak ettim. Buldum, iki gün önce yayınlanmış. Ama tek bir cümle eksiğiyle... Benim yazıtımdan sözettiği cümle... Altta kırmızıyla çizili.


Sorum tek: Neden?

İlk ihtimal, o cümlenin Vatan yönetimince silinmiş olması ve Aktar'ın bu sansüre boyun eğip, yazının eksiksiz halini DurDe'nin sitesinde yayınlaması.
İkincisi, Aktar'ın o cümlenin, "Vatan'da yayınlanmaması gereken ama DurDe sitesinde yayınlanası" olduğunu düiünmesi.
İkisi de kötü ama ilkini yeğlerim. O sansür demek çünkü. İkincisi otosansür.

Hakan Akçura


Ek: Cengiz Aktar'ın cevabı

Makale:

Demokrasi fiks mönüdür


Aklı başında olanlar onyıllardır Kürt meselesinin çözümünün Türkiye’nin önündeki öncelikli demokrasi sorunu olduğunu söyler dururdu. Diğer meselelerin ikincil veya önemsiz olduğundan değil. Kürt meselesinin boyutları bütün ülkeyi kuşatmış olduğundan. Beşerî, siyasî, iktisadî, içtimaî her anlamda ülkenin kimyasını bozduğundan.

Önümüzde tarihî bir fırsat, muazzam bir şantiye var. Açılımlar, ülke çapında bir turnesol kağıdı. Bilinçlerin altını üstüne getiren, hiçbir kişi ve kurumu ilgisiz bırakmayan, bırakmayacak bir süreç bu. Son derece nazik, kırılgan ama bir o kadar da umut vadeden, ülkeyi reşit bir demokrasiye ve kalıcı bir istikrara taşıma potansiyeli olan bir süreç bu.

Her demokratikleşme hamlesini Türk uluslaşma sürecini yolundan çıkaracak girişimler olarak algılayanlar, bu sürecin artık bambaşka bir mecraya girdiğini görmeliler. Ama sandıkları gibi parçalanma demek değil yeni anayasada vücud bulacak bir toplumsal kontrat arayışı bu. Başbakan’ın, açılımları tarif ederken ‘millî beraberlik’ten kastettiği de bu.

Türkiye artık tefessüh etmiş beraberlik modelinin yerine bir başkasını ikame etme sürecinin başında bulunuyor. Hiç kolay olmayacak, ama olmazsa esas o vakit parçalanma gündeme gelebilir. Sanatçı Hakan Akçura’nın Türk Irkçılığı ile Yüzleşme Yazıtı'nı adresinde ibretle inceleyebilirsiniz.

Herkes için daha fazla özgürlük

Hükümetin ‘demokratik açılım’ tanımı ve İçişleri Bakanı’nın ‘her yurttaş için daha fazla özgürlük’ açıklaması hem hedefi doğru koyuyor, hem önümüzdeki şantiyenin boyutlarını söylüyor.

Bundan kasıt açılımın tek bir grup ile sınırlı kaldığı hissinin yaratacağı sıkıntının tüm diğer açılımlarla bertaraf edilmesi ve böylece açılım yaklaşımının tüm kesimlere tesir etmesi. Bunun muazzam bir şantiye olduğu konusunda şüphe yok.

Kürt meselesi genel demokratikleşme sürecinin ana tetikleyicisi olsa da açılımın bu meseleyle sınırlı kalması, sıkıntının ötesinde Kürt açılımının da bekasını etkiler. Grev hakkından yoksun memura, vatandaşlık haklarından men edilmiş gayrimüslime, üniversiteye türbanla giremeyen öğrenciye, içkili lokanta bulamayana, sünnîleştirmeye direnen Alevîye, nükleer ve barajdan bunalmış çevreciye Kürtlerin sorunlarına bulunacak çözümleri anlatamaz, onların empatisini sağlayamazsınız. Keza Dersim’de yaşanan zulme gerektiği gibi Dersim Katliamı diyen hükümet Ermenilerin yaşadığı, adalet zaafından ötürü de yaşamaya devam ettiği Büyük Felâket’e duyarsız kalamaz.

Bireysel özgürlüklerin tümünü kucaklamayan açılımın akıbeti iyi olmaz, açılım karşıtlarına koz verir. Nitekim CHP kamu çalışanının hak talebini ve buna verilen fevrî cevabı sömürmeye başladı bile. Diğer taraftan, Kürt siyasetçilerinin talep ettiği bölgesel hakların sadece Kürt bölgelerine uygulanması Türkiye gibi çok farklı kimliklerin toplandığı bir coğrafyada yanlış anlaşılır. Çünkü sade Kürtlerin oturduğu bölgelerin değil tüm bölgelerin adem-i merkezî yapılara, iyi ve etkin yönetime ihtiyacı var. Amaç tüm engel ve yasakların kalkması olmalı.

Yeni zihniyet, içeride olduğu gibi dışarıda da tüm tabulara değecektir. Ermenistan’a uzanan elin, Suriye, Arnavutluk, Libya’ya vizeyi kaldıran iradenin, dünyalara kucak açan iddianın sahibi, Dışişleri Bakanı’nın dediği gibi Ermeni diyasporasını ilelebed düşman farzedemez, Sudan’da el-Beşirle düşüp kalkamaz, Yunan dünyasıyla yaşanan karşılıklı eziyetleri tek taraflı ele alamaz.

Bugün AKP, başlattığı hamle ve açılımlarla, kendisini ister istemez tüm Türkiye’nin ve belki tüm bölgenin önünü açma misyonunun baş aktörü haline getiriyor. Muhafazakâr ve sağ bir partinin bu kadar değişime nasıl imza atacağını sorgulayanlar AB’yi inşa eden siyasetin de sosyal demokrat değil hıristiyan demokrat olduğunu bilmeli.

Açılımlar AKP’nin olduğu kadar tüm siyasetin dönüm noktası. CHP/MHP’nin siyasî yelpazede uçlara yerleşerek eriyeceği, DTP’nin ise bir Türkiye partisi olmasını dayatan bir dönüm noktası. DTP’nin bu süreçte yerini alması elzem; ama bunun koşulu salt Kürtlerin değil tüm Türkiyelilerin hakkını savunabilmesi.

Önümüzde tarihî bir fırsat, muazzam bir şantiye var.

4 Aralık 2009 - Vatan
DurDe.org

No comments: