21.10.09

Oda TV'ye yolladığım "yorum"


Oda TV'de bugün yayınlanan ve aşağıda alıntıladığım haber-yoruma yazdığım, sayfada yayınlanıp yayınlanmayacağını hiç bilemediğim [ek: yolladıktan birkaç saat sonra yayınlanan] yorumumdur:

Ben, haber-yorumunuzda ismini vermeden bahsedip, ne iyi ki medyanın genellikle yapageldiğinin tersine linkini de vererek varlığını duyurduğunuz "Gerçekler Bilinsin Yeter" (Üç ayrı kimliğiyle Abdülkadir Aygan'ın ya da Türkiye'nin karanlık 22 yılının portresi) isimli videoyu yapan sanatçı, Hakan Akçura'yım.

Ama ne yazık ki, yazdığınız gibi Rıdvan Akar'ın röportajının bir ilk olmadığının doğru olması, yazılan bu haber-yorumun tümüyle doğru bilgileri içerdiğini kabul etmemi beraberinde getirmiyor. Şöyle ki:

"Aygan açıklamalarında JİTEM adına pek çok cinayet işlediğini anlattı. En bilineni Musa Anter cinayeti idi," diye yazmışsınız. Oysa, Aygan her zaman ve benle konuşup Musa Anter cinayetinin karanlı yüzünü açıklarken, bu cinayeti 'kimin işlediğini' hep açıklamıştır. Bu durum ve hatta cinayetin tanığı Orhan Miroğlu'nun onu doğrulayan açıklamaları, yıllar önce Hürriyet gazetesinin yapmış olduğu kolaycılığa düşmekten sizi alıkoymamışa ve onu 'Musa Anter'in katili' kılabilmenize engel olmamış.

"Özgür Gündem kendisini hayati tehlike nedeniyle İsviçre’ye kaçırdı," cümleniz de hatalı. Aygan'ın kaçırıldığı yer İsviçre değil İsveç'tir ve 'neden kaçtığı ya da kaçırıldığına' dair açıklamaları hakkınca okur ya da izlerseniz bu kadar kolaylıkla özetlenebilecek bir karakter taşımıyor.

Aygan'ın nasıl bir insan olduğuna dair kullandığınız sıfatlara gelince, bu konuda bir şey yazmak bana düşmez; o, size kendini tanımlayabilecek -ya da hiç bu yazılanları umursamayabilecek- bir yetişkin. Keşke her JİTEM katili ya da PKK gerillası onun kadar cesur olsa dedirtecek kadar da özgül bir insan bence.

Gelelim yazınızın beni asıl doğrudan ilgilendiren kısmına:

Haber-yorumunuzda, Ergenekon kapsamında Temizöz tutuklamasının ardından Taraf’dan Star’a, Samanyolu’dan Zaman'a kadar birçok basın kuruluşunun Aygan'la görüşmesinin tabiri caizse "işin ayağa düşmesi"nin ardından "internet üzerinden dahi Abdulkadir Aygan röportajı yayınlanmaya başladı" diye yazıyor ve blog sitemin linkini veriyorsunuz.

Öncelikle, zaten en azından 3.5 saatlik videomu internet üzerinden şimdiye kadar izleyen en az 17000 kişi biliyor ki, ben "Gerçekler Bilinsin Yeter"i 2008 yılının haziran ayında yayınladım. Yani yazıda aktardığınız tüm bu gelişmelerden önce... Yayınladığımsa bunca yılık sanatçı kimliğimle bir sanat işi, "özel bir biçimde" yansıtmaya çalıştığım bir Abdülkadir Aygan portresiydi; sadece bir röportaj değil!. Onun aktarımlarını içeren ilk türkçe "akan görüntü" idi. Hakkını yemeyeyim, Türkiye medyası da gerek o görüntüleri, gerekse filmin ve blog sitemin içerdiği fotografları tepe tepe ve bir kez bile benim ya da videonun ismini vermeden yayınladı, yayınlıyor.

Derdim, birilerinden önce ya da sonra olmaklıkta hiçbir zaman olmadı; ilk basın bültenimde benden önceki yayınlardan o yüzden uzun uzun bahsettim zaten. Ben Aygan'la yapılan her görüşmeye değer veririm. Onun verdiği bilgileri sadece "güncel mi, değil mi?" diye tartışan ya da kendi tasarrufunu ancak "ilk kez" yapılan bir tasarruf olarak sunduğunda anlamı olduğunu sanan dargörüşlü medya pazar mantığı benim çok uzağımdadır.

Bildiğim ise şudur: Aygan'ın itirafları ve açıklamalarının içerdiği ve en az 22 yılımızı karartan suçların tümünün hesabı sorulmadıkça ülkemiz hakkettiğince özgür ve adaletli bir ülke asla olamayacaktır. Videomun bu ne yazık ki hala süren güncel niteliği ise onun bu cuma gününden başlayarak bir ay boyunca İstanbul'da BM Suma Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde sürecek 17 sanatçılı "Pis Hikaye" isimli sergimizde ilk kez halka açık gösterime sokmamın nedeni... Beklerim! Bildiğinizi sandığınız her şeyin doğrusunu ve bilmediklerinizi öğrenmeniz için!

Saygıyla...

Hakan Akçura"

Sözkonusu haber-yorum (içeriği olduğu gibidir):

RIDVAN AKAR! BU RÖPORTAJIN NERESİ İLK

CNN TÜRK’te 2 haftadır Rıdvan Akar’ın Abdulkadir Aygan ile röportajının jeneriği yayınlanıyor. Jenerikte bu röportajın çok özel bir röportaj olduğunun ve bir ilk olduğunun altı çiziliyor.

Peki, gerçekten öyle mi?

Önce PKK’ya katılarak Türk Ordusu’na karşı savaşan, ardından yakalanınca itirafçı olarak JİTEM adına PKK’ya karşı savaşan son olarak da JİTEM itirafçısı olan Aygan ile röportaj Akar’ın sunduğu gibi çok özel bir röportaj mı?

İsterseniz biraz daha derine inip konuya ayrıntılı olarak bakalım…

Abdulkadir Aygan,1977–1980 arası PKK’da faaliyet yürüttü. 1980’de 1,5 yıllığına hapise girdi. Ardından askere alındı. Ancak askerden kaçıp PKK’ya tekrar katıldı. 1985’te PKK’dan kaçıp itirafçı oldu. 1990 yılına kadar cezaevinde kaldı. Çıkınca kendi ifadesi ile JİTEM’e katıldı. Aygan açıklamalarında JİTEM adına pek çok cinayet işlediğini anlattı. En bilineni Musa Anter cinayeti idi.

Aygan daha sonra sivil memur olarak Burdur’a atandı. Ardından 2004 yılında Özgür Gündem Gazetesi’ne ilk itiraflarında bulundu. Özgür Gündem kendisini hayati tehlike nedeniyle İsviçre’ye kaçırdı. Özgür Gündem Gazetesi PKK’ya yakın bir gazeteydi. Aygan bu gazeteye işlediğini iddia ettiği cinayetleri anlattı. Ardından Aygan’ın anlattıkları Aram Yayınevi tarafından kitaplaştırıldı.

Gündem’in bu haberleri nedeniyle gazete toplatıldı. Gazeteciler yargılandı. Ancak bu olayı o zaman merkez medyada gazetecilik yapan kimse görmedi. Çünkü haber riskli idi. Konu edenin başına dert açabilirdi. Bu nedenle itiraflarda bulunan Abdulkadir Aygan, İsviçre sokaklarında hem PKK’nın hem de İsviçre’de yaşayan Türkler’in tepkisi nedeniyle yalnız kaldı.

Ancak Aygan’ın yalnızlıktan kurtulması, Ergenekon tutuklamaları ve Diyarbakır’da Albay Temizöz’ün faili meçhuller nedeniyle yargılanması sayesinde oldu. Artık konu üzerine haber yapmak, yazı yazmak risksizdi. Aygan bir anda medya yıldızı oldu. Taraf’tan Star’a, Samanyolu’dan Zaman’a kadar herkes arka arkaya Aygan’ın röportajını yayınlamaya başladı. Hatta Aygan ile röportaj o kadar kolaylaştı ki internet üzerinden dahi Abdulkadir Aygan röportajı yayınlanmaya başladı (http://open-flux.blogspot.com/)

Ve röportajların neredeyse tamamında “ilk defa”, “çok özel” gibi ifadeler birbirini kovalıyordu. Özgür Gündem’in yazdığı bir yana aslında hiçbirisi ne ilkti ne de çok özeldi. Abdulkadir Aygan, artık her soruya cevap veren, herkese konuşan ve konuştuğu televizyonun, gazetenin kimliğine bürünen zavallı bir adamı oynuyordu.

Şimdi tüm bunlardan sonra CNN Turk’ten Rıdvan Akar, Abdulkadir Aygan ile yaptığı “çok özel” röportajının “bir ilk” olduğunu söylüyor.

Aygan röportajlarının artık internet üzerinden yapıldığı koşullarda bu röportajın bir ilk olduğuna kim inanır?

Ya da Kandil’den gelen PKK üyelerinin sınırda büyük gösterilerle karşılandığı ve kısa sürede serbest bırakıldığı, kısacası Türkiye’de artık bir dönemin bittiğini haber veren bu görüntülerden sonra Akar’ın eski bir PKK itirafçısı ile görüşmesinin “çok özel” olduğuna kim inanır?

Sadece Kadir İnanır…

Barış Terkoğlu

Odatv.com

No comments: