21.11.07

Ahu Antmen: Korkunun ecele faydası yok!

Hafriyat, 'Allah Korkusu' başlıklı sergisinde ünlü-ünsüz, genç-yaşlı her kuşaktan sanatçı, tasarımcı, yazar, çizer ve 'söyleyecek şeyi olanlar'ı afiş gibi 'bildiri' boyutu taşıyan bir mecrada kendi düşüncesini açıklamak üzere bir araya getirmiş

21/11/2007-Radikal

Türkiye'nin bazı kültürel iç dinamiklerini algılayabilmemizi sağlayan başlıca olaylar arasında, sanata ve sanatçıya yönelik tepkiler geliyor. Son bir örneğini, sanatçı topluluğu Hafriyat'ın 'Allah Korkusu' başlıklı afiş sergisinde gördük. Vakit gazetesi sergiyi daha açılmadan hedef gösterince olaylar birbirini kovaladı (Bkz. Radikal, 14 Kasım 2007). Bizde ta 20. yüzyılın başından beri âdettir: Hadi Cumhuriyet'in ilanından önce çıplak model yüzünden dinci çevrelerin Akademi'nin kapısına dayanmasını anladık diyelim, Cumhuriyet'in 50. yılı için yapılan 'Güzel İstanbul' heykeli bile, "Müslüman Türk'ün ahlakını bozduğu" gerekçesiyle kaldırılmıştır. Bu gibi olaylarda halkı galeyana getiren, gazetelerde çıkan yazılardır. Ayrıca ülkemizde, 'resmi ağız'lardan çeşitli heykellerin içine tükürülmesi gerektiğini de duymuşuzdur. Bu açıdan bakıldığında 'Allah Korkusu' sergisi ve etrafındaki olaylar, sergideki afişlerden çok Türkiye'deki bazı tabuların ve bu tabularla nasıl başa çıkılamadığının bir göstergesi olarak yorumlanabilir.

Tartışmak hakaret mi?
Aynı sergide Atatürk'ün putlaştırılmasını eleştirmek isteyen bazı afişlerin incelemeye alınmış olması ise, olaya yeni bir boyut daha getirdi. Yani siyah-beyaz her tarafın tepkisini çekecek bir tablo var ortada. Vah haline Hafriyat'ın!.. Sen misin sergi açan, Türkiye'nin korkularını sorgulayan!.. Bunu sansürsüz, oto sansürsüz ve sansasyonsuz yapabileceğini sanmak, ne haddine! Bu arada bütün yaygaranın, kuşkusuz Hafriyat'ın daha sergiyi planlarken bile tahmin etmiş olabileceği gibi, serginin adından çıktığının altını çizelim. Giderseniz göreceksiniz: Tanrısal güç karşısında küçücük ve çaresiz hissediş üzerine o kadar çok afiş var ki, kavramı bu kadar düz mantıkla görselleştiren bu işlerin neresi hakaret içeriyor diye şaşırabilirsiniz. Tipografik bilgisayar hileleriyle modern bir tür kaligrafiye öykünen salt biçimsel temelli afişler de çok sayıda. Sergiye konulmama kararı alındığını duyduğum bazı işler nasıldı, nelere değiniyordu bilmiyorum ama serginin, bu haliyle, ne tavrıyla ne sanatsal boyutuyla öyle çok iddialı olmadığını söylemek mümkün. Ayrıca 2000'li yıllarda, bir çocuğun babasını tanrısallaştırması üzerine kurulan bir imge (Aybeniz Esen) 'Allah'a hakaret' sayılabiliyorsa; öte yandan Atatürk'ün tanrı değil insan olduğunu vurgulayan görüntüler (Extramücadele, Hakan Gürsoytrak) Atatürk'ün değil, bir tür '12 Eylül Atatürkçülüğü'nün sorgusu olarak algılanamıyorsa.. eh ne diyelim, gerçekten her koldan bir tehdit var ortada. Bu arada, yeri gelmişken akla gelen bazı sorulara yanıt arasak: Atatürk'ü ulusça tanrısallaştırdığımız gerçeğini kabul ettiğimizde Atatürk'e hakaret mi etmiş oluyoruz?

Özellikle 12 Eylül sonrasında, ticari kaygılarla gerçekleştirilen pek çok kötü Atatürk anıtını beğenmiyorsak, bunlara karşı çıkıyorsak, Atatürk'e hakaret mi etmiş oluyoruz? Atatürk'ün imgesinden çok, bıraktığı mirası, örneğin bir Resim ve Heykel Müzesi'ni korumamız gerektiğini düşünüyorsak, Atatürk'e hakaret mi etmiş oluyoruz? Özetle söylemek istediğim: Son dönemde Atatürk imgesine yönelen sanatçıların ideolojik duruşunu bilmiyorum, dahası bazılarının salt tabulara saldırmak adına bazen vurkaç işler ürettiğini de düşünüyorum, ama cevaplarını aramamız gereken bazı sorular açtıkları ortada. Bu konuları tartışınca, düşününce, Atatürk'e hakaret mi etmiş oluyoruz?

Oto sansür daha kötü
Hafriyat, 'Allah Korkusu" sergisinde ünlü-ünsüz, genç-yaşlı her kuşaktan sanatçı, tasarımcı, yazar, çizer ve 'söyleyecek şeyi olanlar'ı afiş gibi 'bildiri' boyutu taşıyan bir mecrada kendi düşüncesini açıklamak üzere bir araya getirmiş. Ve belli ki, bir sanatçı öyle ya da böyle düşününce kurduğumuz dünyalar başımıza yıkılacaksa, zaten hepimizin vah haline, demek istemiş. Sansür kötü, oto sansür daha kötü, ama en kötüsü, en çok konuşmamız gereken konularda bile geriye kalanın nedense hep sansasyon, salt sansasyon oluşu. 'Allah Korkusu', 2 Aralık'a kadar Hafriyat Karaköy'de.

No comments: